Gündemde olan son dolandırıcılık tezgahı, “Bir banka şube müdürü bir grup futbolcuyu dolandırmıştır” denilip geçilecek bir olay değil. Dolandırılanların davranışlarını açıklayabilmek için faize ve psikolojiye odaklanmak gerek.
SERVET YILDIRIM – Söz konusu olan para ve yatırım olduğunda mantıklı olmayan durumlarla ve rasyonel olmayan davranışlarla karşılaşabiliyoruz. Ülke olarak bugünlerde, yüksek getiri vaadine aldanıp milyonlarca dolarını bir banka şube müdürüne elden teslim eden ve karşılığında kayda değer bir belge almayan futbolcuların bunu neden yaptığını çözmeye çalışıyoruz.
“Bir banka şube müdürü bir grup futbolcuyu dolandırmıştır” denilip geçilecek bir olay değil bu. Dolandırılanların davranışlarını anlamamız ve açıklayabilmemiz çok kolay değil. Konu biraz bilişsel psikolojiden destek almamızı gerekiyor.
Ekonomi teorisi bireylerin rasyonel bir çerçevede hareket ettiğini ve tüm bilgilerin yatırım sürecine katıldığını varsayar. Etkin piyasa hipotezi ve rasyonel seçim teorisinden geliştirilen rasyonel oyuncu teorisine girersek futbolcuların davranışlarını kolay kolay anlayamayız. Acaba “bu durumlar işin fıtratında var” deyip geçmeli miyiz?
Biz tasarruf sahiplerinin, piyasa katılımcılarının rasyonel birer oyuncu olduğunu sanırız ama işin aslı öyle değil.
Bu konu bir ölçüde de davranışsal finansın alanına giriyor. Yani yaşananların kitapta yeri var. Yüksek getiri arayışındaki yatırımcılar bu tür saçmalıklara yönelebiliyor.
Yüksek getiri arayanlar
ABD’de Bernard Madoff yıllık getirilerin tek hane olduğu bir ortamda yatırımcılarına çift haneli getiri sunduğu için binlerce yatırımcıyı kandırabildi. Ekonomide faizlerin yanlış seviyede belirlenmesi, uzun süreli negatif faiz uygulamaları tasarruf ve fon sahiplerini her zaman alternatif arayışına yöneltir.
Reel faizin uzun bir süre negatif olması ekonomideki tasarruf ve harcama tercihlerini değiştirir. Halkın tasarruf alışkanlığında döviz ve altının ağırlıklı yer tutması, gayrimenkul ve otomobil piyasasının cazip hale gelmesi, bazı varlıkların yastık altında tutulması gibi ekonominin potansiyelini aşağı çeken olumsuzlukların arkasındaki ana nedenlerden birisi reel faizlerin negatif olmasıdır. Negatif ya da aşırı baskılanmış faiz ortamında yüksek getiri arayanlar zaman zaman karşılarına çıkan dolandırıcıların ayağına dolanır.
Ama Madoff hikayesinde görüyoruz ki; ABD’deki duruma yol açan asıl faktör yanlış seviyede belirlenen faizler olduğu kadar denetleyici kurum olan SEC’in yaptığı yanlışlarmış.
Peki, SPK olmasaydı!
Bundan 40 yıl önce banker skandallarıyla tanışan Türkiye’de de Çiftlikbank ve Titan gibi Ponzi dolandırıcılık vakaları yaşandı ama sermaye piyasalarında çok uzun bir süredir büyük çaplı dolandırıcılıklar yaşanmadı. Oysa bu tür olaylara zemin yaratacak makroekonomik ve finansal ortam mevcuttu. Fakat özellikle 90’lı yıllarda sermaye piyasasında atılan bazı adımlar ve düzenlemeler büyük çaplı dolandırıcılıkların önüne geçti.
Sadece düzenlemeler değil o dönemlerde SPK yöneticileri, uzmanları ve denetçileri Türkiye sermaye piyasalarının Madoff benzeri bir garabetten uzak tutulmasında kilit roller oynadılar. Özellikle Ali İhsan Karacan’ın başkanlığı döneminde yaşanan olayları ve bunlara yol açan nedenlerle çok sert müdahale edildiğini ve önemli düzenlemelere imza atıldığını hatırlıyorum.
O dönemleri hatırlayanlar sadece SPK’nın doğrudan düzenlemeleri ve denetimleriyle değil, aynı zamanda Takasbank ve Merkezi Kayıt Kuruluşu gibi kurumlar aracılığıyla da sistemik risklerin büyük ölçüde giderildiğini de hatırlarlar. Aslında SPK’nın 80’lerde kuruluşundan itibaren yapılan reform niteliğindeki düzenlemeler dayanıklılığın artırılmasında büyük rol oynadı. Eğer bu çabalar ve emekler olmasaydı Türkiye ekonomisi çok ağır yaralar alacak skandallar yaşayabilirdi.
Madoff’un hikayesi daha sonra dizi haline getirildi: “Madoff: Wall Street Canavarı”. İmkânınız varsa izlemenizi öneririm. Dizi sadece Wall Street tarihinin değil dünyanın en büyük dolandırıcılıklarından birini; yatırım danışmanı Bernie Madoff’un yükselişini ve düşüşünü anlatıyor. Herkes için çıkarılacak çok ders var. Aynı şekilde ünlü bir teknik direktör, ünlü futbolcular ve ünlü menajerlerin de içinde yer aldığı yerli malı dolandırıcılık vakası da bizlere ders çıkarmak için oldukça iyi bir materyal sunuyor.
Dolandırıcıların şahı var: Bernard Madoff
Bu tür dolandırıcılıklar sadece bizde olmuyor. Charles Ponzi adında biri bundan 100 yıl önce posta pullarını kullanarak insanları arbitraj yoluyla kar ettiklerine inandırıp, paralarını toplamış ama ortada böyle bir kar olmadığı için sistem çökmüş. Tabii ki, herkes parasını kaybetmiş.
Aslında bu tür dolandırıcılığın kralı bundan 15 yıl önce ABD’de ortaya çıkarılan Bernard Madoff olayıydı.
Tarihin en büyük dolandırıcısı olarak bilinen Madoff kariyerine ufak ufak hisse senedi alım satımlarıyla başlıyor. Danışman olarak kârlı bir iş kurup ve etkileyici getirilerle müşterileri kendine bağlıyor. Sermaye piyasalarında etki ve itibara kavuşmaya başlayan Madoff, daha sonra faaliyet izni olmadığı halde yatırım fonlarının da parasını yönetmeye başlar. Madoff’un başarılı görünen operasyonlarının gerçek olamayacağını gören rakipleri Amerikan Sermaye Piyasası Kurumu’na (SEC) ihbarda bulunuyor hatta deliller sunuyorlar ama Amerikan SPK’sı bunları görmüyor. Lisansı olmadığı halde para toplayan Madoff’a karşı aksiyon almıyor.
Ve sonunda ise 2008 mali krizi ile Madoff’un “gerçek olmayacak kadar iyi olan” sisteminin aslında “gerçek” olmadığı ortaya çıkıyor ve batıyor. İrili ufaklı binlerce yatırımcı mağdur oluyor, intiharlar başlıyor.
Yolun sonu; hapishane!
Madoff battığında, yönettiği servetin büyüklüğü 65 milyar dolardı. Aslında fon yönetimi falan yapmamış. Bütün yaptığı bir Ponzi oyunuymuş. Ali’den almış Veli’ye vermiş. Yani yüksek getiri sağlayan bir yatırım varmış gibi göstererek yatırımcıları sisteme katmış ve ilk yatırım yapanlara ödemeleri sonradan katılanların parasıyla yapmış. Diğer bir deyişle yatırımcılarını dolandırmış; hem de yaklaşık 40 yıl boyunca. Ponzi oyununun mucidi Charles Ponzi bile 1920’de başladığı dolandırıcılığı ancak bir yıl sürdürebilmiş, sonra sistem çökmüş ve kendisini hapiste bulmuştu.
Madoff 40 yıl sonra yakalandığında net serveti 800 milyon doları aşmıştı. Bir zamanlar insanlar paralarını Madoff’a emanet edebilmek için araya adam koyarlardı. Türkiye’den olmak üzere dünyanın dört bir yanından büyük iş adamları, fon sahipleri hatta finansçılar Madoff’un saadet zincirine katılmak için birbirleriyle yarıştılar. Sonunda sistem çöktü, “guru”nun dolandırıcı olduğu ortaya çıktı. Madoff yargılandı; 150 yıl ceza aldı ve 2021’de 82 yaşında hapishanede öldü.