Google’ın Kanada’daki dijital yayıncılara içeriklerinin karşılığında telif ödemesi yapmayı kabul etmesi uluslararası basında büyük ses getirdi. Ancak bu konuda Kanada ilk örnek değil. Bu bağlamda hem Google’ı hem de Facebook’u dize getiren ilk ülke 2021 yılında Avustralya oldu. Peki teknoloji şirketlerinin Avustralya merkezli basın kuruluşlarına yaptığı ödemeler nasıl sonuçlar yarattı?
Google’ın Kanada merkezli dijital yayıncılara yıllık 100 milyon Kanada dolarına (73,5 milyon Amerikan doları) varan miktarda telif ödemeyi kabul etmesi uluslararası kamuoyunda büyük ses getirdi. Söz konusu karar, Kanada’da Haziran ayında kabul edilen ve kısaca C-18 olarak anılan Çevrim İçi Haber Yasası’nın sonucu. 19 Aralık’ta yayına girecek olan yasanın benzerlerine olan ihtiyaç, dünyanın dört bir yanındaki medya kuruluşları tarafından sık sık dile getiriliyor.
Türkiye’de de hem yayıncılar hem de bu alanda çalışan akademisyenler ‘Dijital Telif Yasası’nın vakit kaybetmeden hayata geçirilmesi gerektiğini her fırsatta vurguluyor.
Kanada’da yaşanan gelişme tartışmaları güçlendirmekle birlikte ilk değil. Teknoloji devlerinin platformları üzerinde yer verdikleri içeriklerin karşılığı olarak yayıncılara ödeme yapmasını öngören ilk yasa, 2021’de Avustralya’da kabul edildi.
FİTİLİ AVUSTRALYA ATEŞLEDİ
“Küresel bir hareketin başlangıç noktası” olarak nitelendirilen bu yasa, önce Şubat 2021’de Temsilciler Meclisi’nde ardından da Senato’da onaylandı. Kamu yararı güden gazeteciliğin korunmasını amaçlayan yasa, Avustralya’daki tüm medya şirketlerinin de desteğini aldı.
O dönemde yayımlanan haberlerde teknoloji devlerinin reklam geliri pastasında aslan payını ellerinde tuttuğu vurgulanıyor ve dijitalde reklam için harcanan her 100 dolardan 53’ünün Google’a, 28’inin Facebook’a (Meta) gittiği, geri kalan 19 doları diğer aktörlerin aralarında paylaşmaya çalıştığı belirtiliyordu.
Avustralya Rekabet ve Tüketici Komisyonu’nun (ACCC) 18 aylık bir soruşturmanın ardından hazırladığı yasanın kapsamında; teknoloji şirketlerinin medya şirketlerine ürettikleri içeriğin adil karşılığı olacak bir ödeme yapması, şirketlerin ödemelerden faydalanabilmeleri için yıllık gelirlerinin en az 150 bin dolar olması öngörülüyordu.
1 YIL İÇİNDE 30 ANLAŞMA YAPILDI
Avustralya Haber Medyası Pazarlık Yasası (NMBC) olarak adlandırılan yasa, medya kuruluşlarına Google, Meta gibi teknoloji şirketleriyle masaya oturup kendi içeriklerinin değerini belirleme yetkisini de veriyordu. Nitekim yasanın 2 Mart 2021’de yürürlüğe girmesinden sonraki 1 yıl içinde medya şirketleri ile teknoloji şirketleri arasında yaklaşık 30 anlaşma yapıldı.
Aradan geçen 3 yıla yakın zamanda yasanın etkileri de yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Sidney Teknoloji Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde gazetecilik dersleri veren, aynı zamanda da Medya Dönüşüm Merkezi’nin direktörlüğünü yürüten Monica Attard, Avustralya medyasındaki yaygın adıyla “pazarlık yasası”nın ayrıntılarını ve sonuçlarına ilişkin hurriyet.com.tr’ye değerlendirmelerde bulundu.
‘KOMİSYON GÜÇ DENGESİZLİĞİNİ GÖRDÜ’
28 yıllık kariyerinin önemli bir kısmını ülkesinin resmi yayın kuruluşu ABC’nin Moskova temsilcisi olarak geçirmiş ödüllü bir gazeteci olan Attard, Avustralya’da ve dünyanın diğer yerlerinde neden böyle bir yasaya ihtiyaç olduğuna ilişkin bilgiler verdi.
Reklam gelirlerinin basın yayın organlarından dijital platformlara kayışının gazeteciliğin iş modeli üzerindeki etkisinin yadsınamaz hale geldiğini belirten Attard, “Bunları göz önünde bulunduran ACCC, basınla dijital platformlar arasında büyük bir güç dengesizliği oluştuğunu gördü ve hükümetin Dördüncü Kuvvet’i koruyabilecek bir yasa çıkarmasının yolunu açtı. Dördüncü Kuvvet’in korunması, demokratik toplumların işleyişi için kritik bir öneme sahip. Dijital reklam gelirlerinin platformlara kayması sonucunda gazetecilik yapan kurumlar mali sebepler nedeniyle üretimlerini kısıtlamak ya da azaltmak durumunda kaldığında, bunun acısını tüm toplum çeker çünkü medya geleneksel bekçilik rolünü oynayamaz hale gelir” dedi.
ANLAŞMA SAĞLANAMAZSA HAKEM KARAR VERİYOR
Dijital telif yasalarındaki detaylar, yerel koşullar doğrultusunda ülkeden ülkeye değişiklik gösteriyor. Avustralya’da yürürlükte olan yasanın en önemli yanı pazarlık yetkisini medya şirketlerine vermesi. Attard, yasanın spesifik bir şirket ya da platformun adını içermediğini ancak halihazırda Google ve Meta üzerinde bağlayıcı olduğunu belirtti.
Yasa doğrultusunda medya şirketlerinin teknoloji devleriyle birebir görüşmeler yapma hak ve yetkisine sahip olduğunu vurgulayan Attard, “Bu görüşmelerde iki tarafı da tatmin eden sonuçlar çıkmadığı takdirde, hükümetin belirlediği bir hakem teknoloji şirketinin medya şirketine ödeyeceği miktarı belirleyebilir” ifadelerini kullandı.
TOPLAM ÖDEME 200 MİLYON AVUSTRALYA DOLARINI BULDU
Taraflar arasında varılan anlaşmalarda mutlak gizlilik kuralının hâkim olduğunu da sözlerine ekleyen Attard, “Bu nedenle medya kuruluşlarına yapılan toplam ödemenin miktarına dair bir şey söylemek mümkün değil. Ancak ACCC’nin tahminlerine göre, yapılan ödemelerin toplamı 200 milyon Avustralya dolarını (131 milyon Amerikan doları) buluyor” ifadelerini kullandı.
Bu da teknoloji şirketlerinin anlaşma başına 6,7 milyon Avustralya doları ödeme yapması anlamına geliyor. Ne var ki Attard, söz konusu 200 milyon doların medya şirketlerine eşit dağıtılmadığını hatırlattı ve ekledi:
“Her medya kuruluşu göreceli pazarlık gücüne uygun miktarda ödeme alıyor. Yasada hangi medya kuruluşunun ne kadar pay alacağı belirtilmiyor ancak müzakereler, ‘iki taraflı değer alışverişi’ prensibi üzerinden yürütülüyor. Yani hem o içeriğin platforma olan faydasına hem de basın kuruluşunun içeriğini o platform üzerinde paylaşarak elde ettiği faydaya bakılıyor. Bu sayede hem platformların ticari çıkarları üzerine aşırı bir yük bindirilmemiş hem de haber kuruluşlarıyla platformların pazarlık gücü dengelenmiş oluyor.”
EN KÜÇÜĞÜNDEN EN BÜYÜĞÜNE ÇOK ÖNEMLİ
200 milyon doların nasıl dağıtıldığı net olmamakla birlikte Mart 2022’de bazı detaylar basına yansımıştı.
News Corp Australia’nın ve Sydney Morning Herald dahil birçok gazetenin sahibi olan Nine Entertainment’ın hem Google’la hem de Facebook’la yıllık 50 milyon Avustralya dolarının üzerinde anlaşmalar yaptığı ortaya çıkmıştı. Nine Entertainment’ın Şubat 2022’de yaptığı bilanço açıklamasında da Facebook ve Google anlaşmalarının ardından yıllık gelirin yüzde 39’luk bir artışla 94,5 milyon Avustralya dolarına ulaştığı ifade edilmişti.
Diğer yandan küçük ölçekli yerel gazetelerin aldıkları ödemelerin de 62 bin Avustralya dolarını bulduğu bildirilmişti. Analistlere göre, bu ödemeler en küçük payı alan medya kuruluşları için bile kritik önemde.
ÇOK SAYIDA YENİ İŞ İMKÂNI OLUŞTU
Medya kuruluşlarıyla teknoloji şirketleri arasındaki anlaşmaların üzerindeki gizlilik perdesinin, ödemelerin paranın nasıl harcandığıyla ilgili ayrıntıları da kapsadığını belirten Attard, “Ancak anekdotsal veriler, ödeme alan şirketlerin çalışan sayılarını gözle görülür biçimde artırdığına işaret ediyor” dedi.
Medya projelerinin finansmanıyla tanınan ve kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan Judith Neilson Enstitüsü’nün yasanın yürürlüğe girişinin birinci yılında yayımladığı bir raporda da benzer bilgiler yer alıyordu. Raporun yazarlarından Columbia Üniversitesi Gazetecilik Okulu öğretim üyesi Bill Grueskin, o dönemde Financial Times’a yaptığı açıklamada, Google ve Facebook’un ödemeleri sayesinde pek çok kurumun yeni pozisyonlar açarak kadrolarını genişlettiğini söylemişti.
Yaşanan gelişmelerin özellikle sektöre yeni giren genç gazetecilerin faydasına olduğunu belirten Attard, bu dönüşümün kamuoyunun genelini nasıl etkilediğinin ise uzun vadede yapılacak araştırmalarla ortaya çıkacağını belirtti.
Avustralya Hazine Bakanlığı’nın Aralık 2022’de kamuoyuyla paylaştığı bir raporda, yasanın bir “büyük bir başarı” örneği olduğu belirtildi ve kapsamının TikTok ve Twitter (X) gibi sosyal medya platformlarını da kapsayacak şekilde genişletilmesi gerektiği ifade edildi. Bakanlığın raporunda, “Denetime sunulan deliller doğrultusunda bu anlaşmaların en azından bir kısmının haber şirketlerinin daha fazla gazeteci istihdam etmelerine ve operasyonlarını destekleyecek başka değerli yatırımlar yapmalarına olanak sağladığı görüldü. Yasanın başarılı olup olmadığıyla ilgili farklı görüşler olsa da biz, şu ana kadarki sürecin başarılı olduğu sonucuna varmanın makul olduğu görüşündeyiz” ifadeleri yer aldı.