Kafaları kazınmış, bembeyaz kıyafetler içinde sert dövmeleri dikkat çeken mahkumlar onlara yönelen bakışlara direkt olarak karşılık veriyor.
El Salvador’daki çetelerin “yüksek rütbeli” üyelerini hapsetmek için bir yıl önce inşa edilen maksimum güvenlikli bir hapishane olan Cecot’tayız. Cecot, Terörizmi Hapsetme Merkezi’nin kısaltması. Hiçliğin ortasında inşa edilen bu devasa kompleks, haftalar önce yeniden cumhurbaşkanı seçilen Nayib Bukele’nin tartışmalı güvenlik siyasetini, belki de diğer tüm projelerinden daha fazla simgeliyor.
Bukele’yi eleştirenler, mahkum haklarına ilişkin uluslararası kuralların hiçe sayıldığını iddia ettikleri bu dev cezaevi için, “insan haklarının kara deliği” ifadesini kullanıyor. Birleşmiş Milletler İşkenceyi Önleme Alt Komitesi eski üyesi Miguel Sarre, Cecot’u “beton çelik karışımı bir çukur” olarak tanımladı. Şu ana kadar kimsenin bu hapishaneden salıverilmemesine atıfla Sarre, Cecot’un “resmi olarak ölüm cezası uygulanmadan insanları ortadan kaldırmak amaçlı kullanıldığı” uyarısını yapıyor.
Ancak Mara Salvatrucha ve Barrio 18 gibi çetelerin bir dönem hüküm sürdüğü ülkede, Bukele’nin büyük popülaritesinin arkasında bu hapishane önemli bir rol oynuyor. Cezaevinin müdürü, uluslararası medya için düzenlenen ve koreografisi özenle hazırlanmış hücre turu sırasında, “İşte ülkemize yas tutturan psikopatlar, teröristler, katiller” diyerek mahkumları işaret ediyor.
İsmini vermek istemeyen ama fotoğrafının çekilmesine izin veren müdür, “Gözlerine bakmayın” diye uyarıyor bizi.
Gecenin bir yarısı olmasına karşın içerideki yapay ışıklar hiç kapatılmıyor. Tavandan geçen bir ince hava akımı, içeride hakim sıcaktan, bir an olsun nefes almayı sağlıyor. Hücrelerdeki sıcaklık gün içinde 35 dereceye ulaşabiliyor ve burada başka bir havalandırma kaynağı bulunmuyor.
Hapishane “Orta Amerika’nın Alcatraz Cezaevi” olarak anılıyor ama Cecot’ta her şey yeni, pürüzsüz ve yakın zamanda boyanmış durumda.
CEZAEVİ ŞARTLARI
Yüzleri kapalı gardiyanlar ellerinde silahla hakim noktalarda nöbet tutuyor. Mahkumlarsa dört katlı ranzalarda kalıyor. Herhangi bir şilte veya çarşaf olmadan çıplak metalin üzerinde yatmak zorundalar. Kendilerine verilen, pirinç, fasulye, haşlanmış yumurta ya da makarnadan oluşan yemeği de elleriyle yemek zorundalar. Cezaevi müdürü bunun gerekçesini “Herhangi bir alet ölümcül bir silaha dönüştürülebilir” diye açıklıyor. Geniş hücrenin üç duvarı arasında, iki lavabo ile herkesin gözü önünde kullanmak zorunda olunan iki tuvalet dışında başka hiçbir şey yok. Mahkumlara zamanın akışını izlemekten başka yapacak çok bir şey de sunulmuyor. Günde yalnızca 30 dakika bu hücrelerden ayrılabiliyorlar ve yalnızca kendi vücut ağırlıklarını kullanarak egzersiz yapabiliyorlar.
Yedi futbol stadyumuna denk gelen devasa kompleksin içinde bunun gibi yedi blok daha var.
19 kule tarafından korunan dış cephe, iki elektrikli çit ve güçlendirilmiş iki betonarme duvarla çevrili.
Hükümete göre Cecot’ta 40 bin kadar mahkum kalabiliyor.
Ancak şu anda kaç kişinin orada tutulduğu bilinmiyor. Cecot’ta bulunanların hangi gerekçelerle buraya getirildiğine ilişkin de bilgi de verilmiyor.
Mahkumların sayısını sorduğumuz müdür, bu bilgiyi veremeyeceklerini söylüyor.
“Hücrelerin maksimum kapasitesi nedir?” diye ısrar ediyoruz.
Müdür, maskesinin arkasından gülümseyerek “10 kişiyi sığdırabileceğiniz yere 20 kişiyi de sığdırabilirsiniz” diyor.
Gözaltında ölümler
Cezaevlerindeki koşullar da eleştiriliyor. El Salvador merkezli insan hakları örgütü Cristosal, 2022’de “istisnai hal” ilan edilmesinden bu yana gözaltında en az 150 ölüm olayını belgeledi.
Uluslararası Af Örgütü, El Salvador’da “çete şiddetinin yerini kademeli olarak devlet şiddetinin” almaya başladığı uyarısını yapıyor. Örgüt gözaltında ölümlerin yanında, pek çok kişinin de “insanlık dışı cezaevi koşullarında, tıbbi bakım ve ilaç hizmetlerinden mahrum şekilde tutulduğunu” savunuyor.
Cezaevi müdürü, insan hakları örgütleri dahil hiçbir STK’nın cezaevini ziyaret etmesine izin verilmediğini söylüyor. Cecot’un uluslararası standartlara uygun olduğu konusunda ısrar eden müdürün söylediklerini kontrol etmemizin bir yolu yok. Hapishanenin bize gösterilmeyen birçok bölümü daha bulunuyor.
Bukele hükümeti, canice suçlarla mücadele ettiğini savunuyor. Hapishane turumuzda seçilen beş mahkumla karşı karşıya bırakılıyoruz.
Kolları ve bacakları zincirlenerek hücrelerinden çıkarılıyor ve yüzleri duvara dönük çömeltiliyorlar. Konuşmalarına da izin verilmiyor. Bir gardiyan ilk mahkuma “Buraya gel, arkanı dön lütfen. Gömleğini çıkar” diye emir veriyor.
Müdür bu tutuklunun “tetikçi” olduğunu ve suç ortakları ile birlikte dört askeri kaçırmak, işkence etmek ve öldürmek suçundan 269 yıl hapis cezasına çarptırıldığı söylüyor. 16 yaşındaki bir kız öğrenciyi öldürmekten suçlu bulunan bir başka mahkum, çete üyelerine özgü dövmelerini bize göstermek zorunda kalıyor.
Turda yer alan El Salvadorlu fotoğrafçılardan biri daha sonra bana kızın esir tutulduğunu ve canice öldürülerek cesedinin bir kanala atıldığını anlattı. El Salvadorlular, böylesi canice suçlara yabancı değildi. Seçimden önceki günlerde sokakta konuştuğum sıradan kişiler de, hükümet onlara savaş açmadan önce çetelerin sokağa hakim olduğunu anlatmıştı.
Santa Ana kentinde marketi olan María de la Luz Paniagua, sık sık aldığı şantaj taleplerini “Her ay bir çocuk bizden ücret almaya gelirdi” diye anlatıyor.
Sokaktaki pek çok kişi benzer görüşte ve Cumhurbaşkanı Bukele’nin dayattığı olağanüstü hal durumunun lehine konuşuyor.
María, “Olağanüstü hal sayesinde artık çete tehdidi yok ve gerçekten rahatlamış hissediyoruz” diyor. Ancak bazı kişilerin haksız yere gözaltına alındığını kabul ederek, “Her durumda yanlış giden şeyler olabilir” diyor. Ama bu durum onun için, ödenebilecek bir bedel. Maria “Önceden korku içinde yaşıyorduk. Artık öyle değil.” diyor.